18 Şubat 2012 Cumartesi

Fall Semester 2011, Midterm Project

-The class of Basic Design...
+Aa durun hocam biliyorum ben bunu, basit tasarım değil mi bu?
-Hayır Mervecim temel tasarım.
-......

Şeklinde hocaların gözünde bomba bir giriş yaptığım, ne zaman hatırlasam beynimde 'eaaaaacch elemeeent shooould coonneeect wiiithh eaacch otheeeer' seslerinin yankılandığı bir hayli yüksek kredili ders olan basic design, hemen bu noktada tüm dikkatleri çekmek istiyorum ki, Hilal Usta, seni çok özledim!
Evet.
Bu ders için bir tinerci olmadığım kalmıştı, şükür ki o da oldu. Pattex mi dersin artık peligom mu dersin piyasadaki her türlü yapıştırıcının kokusunu kendi parfümlerimden iyi bilir hale geldim. Gün oldu, aman da uhu tırnaklarıma yapışıyor da çıkmıyor diye oje sürmedim, gün oldu tüm gün ayakta kalacağım diye en sevdiğim topuklu ayakkabılarımı giymedim. Ben daha kariyerim için ne yapayım a dostlar.
Her neyse.
Boş beleş stüdyoda vakit öldürüp kinder yerken, baktık ki midterm zamanı gelmiş, haydi bakalım eyvahlar olsun. Hemen koştuk kütüphaneye, sanat galerisine, 'mobile sculpture ' başlığı altında tüm kitapları taradık. Yetmedi, tekrar taradık. Tara babam tara, eskiz yap, feedback al, maket yap, aman hata oldu boz, tekrar yap, tekrar boz, dikkat eli kesme derken son gün gelip çattı. Stüdyoya koştuk. Önce yemek yedik. Yerken içimizden dedik ki, ki muhtemelen Usta böyle bir şey demedi, keşke şu okulda manav olsa! Ciddi anlamda okulun tek eksiğinin manav olduğunu düşünüyorum zira çantalarımın mandalina kokmasından bıkmış vaziyetteyim.
Stüdyoya döndük. İçerinin dışarıdan daha soğuk olduğu bir stüdyo bizimkisi. İskandinav kökenlerimin olduğunu her daim savunmama rağmen ben bile üşüdüm, bu konuda daha fazla yorum yapmak istemiyorum.


Bu resmin en dikkat çeken noktası? Tabi ki de Usta'nın o yumuk elleri! Projemizin ilk halinin cool gözükmesi adına Usta'nın parmaklarının çıkmaması için oldukça çabaladık fakat en iyi sonucumuz; parmaklı projeden kaçamadık. 
Projenin ilk halinden son haline kadar geçen sürede fotoğraf çekmeyi ihmal etmedik ki gelişimimiz hocalar tarafından net bir gözle farkedilebilsin. Yukarıdaki bu fotoğraf, midterm projemizin ilk hali ve içinde bir takım problemler mevcut. Aşama aşama ve kahveler eşliğinde bu hataları düzeltmeyi planlıyoruz.




Yukarıda görülen bu iki fındık üç boyutlu nesneler, problemlerimizin esas kaynağı. Milyarlarca, trilyonlarca ve hatta katrilyonlarca ne yazık ki her haltı abartırım karton kesip onları tek tek boyayarak ve konumlarını değiştirerek ideal midterm projesine kavuşacağız.



Pergel denen zırtodan hiç hazetmiyorum. Eğer ki pergel kullanacaksam, pergelle birlikte benim de dönmem gerekiyor ki tahmin edersiniz kocaman çizim masalarında bu durum, imkansız. O yüzden Usta yuvarlak çizimlerini halletti, kerata adı üstünde bir Usta. Usta çizdi ben kestim. Ben kestim Usta kesti. Ben katladım Usta tekrar çizdi derken vakit koştu gitti. Gittim üç beş kahve aldım.


Ustacığım mimar genleriyle hesaplamalar yaparken ben eblek eblek etrafa bakıyorum çünkü uyku saatim geldi. Takıntılı bir insanımdır. Belirli saatlerde uykum olmasa bile uykuyu düşlerim. Lolipopa benzeyen nevresim takımımı düşünürüm. Özellikle de otobüs yolculuklarında. İşte tam bu noktada 'eğer o an uyusam rüyamda kimleri kimleri görmek isterdim' konusunu düşünürken, daha çok işimiz olduğunu farkettim, Usta'yı kaptım koluma, kapanmak üzere olan karşıdaki Speed Cafe'de irmik helvası yedik. Ne alaka inanın bilmiyorum. Gecenin 10'unda nasıl bir midesizlik hiç bilmiyorum. Hadi bizimki midesizlik, irmik helvasından önce çorba içen yanımızdaki arkadaşın durumu nasıl bir şuursuzluk, konuşmak dahi istemiyorum.




Basit ama oldukça zahmetli olan bu karton kesme işi, yediğim irmik helvasının da etkisiyle tüm beyin hücrelerimi yok etti. Neyse ki artık sıra boyamaya gelmişti. 


Boya kokusu ve bilimum tiner kokusuyla haşır neşir olmaya lise yıllarımdan aşinayım. Yedi saatlik dersimin son iki saatinin resim dersine ayrıldığı müfredatımda, beş saat boyunca içine çektiği tiner kokusuna dayanamayıp her dersimize kafası çok hoş gelen Müzeyyen hocanın dramını dört yıl boyunca sıkılmadan takip ettim. Canım ya, kulakları çınlasın. Tabi resim dersindeki yakın arkadaşımın, muhtemelen sınıftaki tinerle kalmayıp bizden gizli gizli de tiner çektiğini tahmin ediyorum, ve benim ellerimizde artık nereden bulduysak tuvalet kağıtlarıyla öğretmenler odasının önünde koşup, sanki ata biniyoruz da elimizde de bir halat, tuvalet kağıtlarını öyle büyük bir şevkle sallıyoruz, şeklindeki tarifi imkansız hareketlerimiz ve daha paylaşmak istemeyeceğim pek çok şey, geri kalan lise hayatımız açısından pek de parlak olmadı. Bunları yaparken 15 yaşındaydık. 20 oldum, sanıyorum ki olgunlaştım.



Bu enteresan anılarımı da anımsadıktan sonra, boya işlemlerinin bittiğini farkediyoruz ve kocaman bir ohh çekiyoruz çünkü geriye bir tek denge işini halletmek kaldı fakat ne yazık ki, aynı zamanda işin en zor kısmı. Zaten projenin temel amacı, denge unsuru. Dengeyi kuramadın, hoop, haydi sana güle güle, topla bavulları.



Dengeyi umduğumuzdan çok kısa bir sürede halletmeyi başardık, ellerimizi de haşin silikonla yaktık fakat başardık! Megalomanlık yapmak istemiyorum fakat projemizde problem olarak nitelendirebileceğimiz tek şey, mavi tonlarının geçişinin biraz zayıf kalmasıydı, ben de buradan kadı kızına selamlarımı yolluyorum.

Ve işte bir midterm projesi böyle biter bebekler. Usta'nın olmayan 40 dişini birden hissederek sırıtan ifadesine herkesin özellikle odaklanmasını istiyorum.

Darısı Spring Semester 2012'nin başına diyorum, Usta'yı da gözlerinden mıncırarak öpüyorum!


1 yorum:

  1. Onca tinerden sonra adımın anılmasını borc bılmenı ıstıyorum . Sonumuzun aynı fakultede bıtmesıde ayrı ıronıktır . Sımdı blog yorumu falan yapıyorum cok havalı . Adıos amıgos .

    YanıtlaSil